Sunday, 6 May 2012

sur içi (hey gidi istanbul)

güzel bir pazar günü. surların içinde, eski şehri keşfe çıkalım. labirent sokaklarında kaybolalım samatya'nın, cankurtaran'ın. banliyö treninin rayları şehrin unutulmuş tarihine kaysın. ahşap evleri, ermeni kiliselerini, kiliseden vurgun camileri görelim. ağzımız öyle bir açık, apaçık kalsın. sonra başımızı önümüze eğip iç geçirelim. yüzümüz kızarsın.

bu eşsiz şehre neler yaptık diye düşünelim toplum bilinciyle. yol kenarlarında öbekler halinde ortalığı dumana boğan oyverenler gibi değil de, hani insan gibi bir durup düşünelim. ne ateşlere, ne nefretlere direndi bu şehir. 600 yıllık türk zulmüne mağruz bıraktık şehri. sulu manastır'ın suyu kurudu, biz hala kiliseleri camiye çevirdik. tepesine minareyi dikince medrese bile olurdu. o güzelim evleri yaktık, kırdık. hem çaldık, hem yaktık.

elin ahlaksızistan'ında olsak buralar parlardı diye eziklenelim gizlice. bunu sesli söylersek iyice ezikliyorlar bizi. 'uğruna dökülen onca kan'la boyamışız meğer duvarları. savaştık ya, bitti. milliyetçisi de bir boka yaramıyor bu vatanın, komünisti de. liberali parselliyor da satıyor zaten. belki de böylesi iyi. ancak israillisi, amerikalısı, ingilizi, fransızı biliyor kıymetini böyle şehirlerin. biz türkler bir at üstünden indik, öbür ata bindik. hatta bir laf vardır bizim oralarda:


"at bokunun üstünden aldık, it bokunun üstüne koyduk."


not: cumhuriyet dönemi istanbul'unun fotoğraflarına bakmak isterseniz buyurunuz..

No comments: