Sunday 18 April 2010

altın vuruş



eskittiğim şarkılar doğurdun
damarlarımda kirli kan
aşkyuvarlarından notalar

mum ateşinde erittiğimiz
koca bir yalan geçmişimiz
hukukumuz ancak acılara dayanır
                             
beynimin çeperlerine çarpan
biteviye yağmur damlaların
dayanılmaz kuşkular

yaşlı bir bilgenin değneği
gümüşten sunak sözleri
girer hücrelerime sessizce

durduğun yer bir vaha
salıncakları cümbüş-şaşaa
çöl ortasında bir temaşa

başımda biten tacı
göç bildim, ezberimdi
bozuldu geçmişinde

öl dedim sana
kırmızı gözlerle
şehir yas tuttu sinsice


                                   01/06/2007
                                   boliden
                                   14/04/2010
                                   avcılar

Monday 12 April 2010

ölüm sonrası sızlanış

öldüm işte
evimde puslu gece
duvarlar, yalnızlık ve aynı hikaye
eskidi bedenim
-tazeydi, yirmiüçünde-
doydu günlerine
-bir yanda söverken yazgı-
adalet fesat karıştırmış kefesine
ölçüsüz usturası,
kesti nefesimi kör ece

ve öldüm işte
sokaklar unuttu adımı
küçüldüm, ufalandım
pabucuna bulandım akşamcıların
yaş olsaydı etim
dikilirdim hemen köşede
sorardı adımı bir adam:
"adım yok, işine bak aslanım.."

ve öldüm işte
sofularla soysuzların karıştığı
bir nice aleme gömüldüm
aynı burası da
hep gece, hep tek başına
çarpa dursaydı yüreğim
ben yine hapsolmuşum
hiçyerin dibinde

Sunday 4 April 2010

ozan kayra is on the stage

ey blog eşrafı,

ey sayfama denk düşen sörfçü,

çayını al ve otur karşıma. paketinden bir sigarayı sıkıştır iki parmağına ve çak ateşini, sohbet ediyoruz bu sefer..

epey oldu buraya böyle günlük edasında döktürmeyeli. bilinçli aldığım bir karardı bu. fazla kurcalamadan kavrulayım yağımda da iyice bir pişeyim istedim. piştim mi?

eskisi kadar kaotik ve karanlık olmadığımı biliyorum artık. melankoli gider gelir, ama iyiyim iyi. kendimi okula ve akademiye verdim. geleceğim için kastırıyorum. böylelikle kendimden, bugünden ve sorunlardan uzaklaşıp gönlümce at koşturabileceğim bir alan açtım kafamda. asistanlara ve hocalara dadanıp yüksek lisans ve doktora için konu belirledim şimdiden. o kadar ki asistanın biri ne zaman emekli olacağıma karar verdim mi diye espiri yaptı. ben de emekli olmayacağım dedim. akademisyenlik bir ömür boyu sürer bayan hocam! =) anarşizme merak sardım ve gitgide beni etkisi altına alıyor sanırım. ilerisi için büyük planlarım var. bütün dünya beklesin..

yıllarca süren çabalarımın ve iş görüşmeleri konusunda yaptığım ihtisasın sonucunda bir iş bulabildim. çarşamba günü başlayabileceğim bildirildi. başlayıp bir hafta kadar çalışmadan gerçek olduğuna inanabileceğimi sanmıyorum. nitekim iş görüşmelerindeki tecrübelerime dayanarak insan kaynaklarında çalışabileceğimi düşünüyordum artık.

özel hayatıma gelince hala aynı çemberin içinde nokta değiştiriyorum. son birkaç gündür kendimi eve kapatmamın sonucunda bu kısır döngünün sebebini buldum sanırım. pek arabesk ve romantik bir cevap buldum. o şekilde de ifade edeceğim: aşkıma ihanet etmemek adına unutmamak için elimden geleni yapıyorum. eski takipçilerim bilirler, tur'at diye bir vak'am vardı. güzel bir boynuz yemiş ve bir çuval incirin içinde domuz edasıyla yuvarlanmıştım. neyse.. onun yaptığı onursuzluğa rağmen sahip olduklarımı korursam kendime saygımı kaybetmemiş olacağımı düşünmüşüm. bu bir ilk aşk vurgunuydu. sanki insan hayatında bir kere sevebilirdi. bugüne kadar okuduğum bütün aşk hikayelerinin beni uğrattığı bir yanılsamaydı. gözlerim yeni açılmadı evet ama 2. yıl dönümüne yaklaştıkça en baştan başladım düşünmeye, pişmanlıklara, lanet etmelere ve bundan ölesiye sıkıldım. ve nedenini anlıyorum sanırım. herşeye rağmen onu hep seveceğimi söylediğimde buna kendim fena halde inanmışım =)

şimdi heyecanla işe başlamayı ve okulla birlikte geride kalan ne varsa düzene sokmayı istiyorum. bu iş beklediğim dönüm noktası olacak. planlarıma göre daha erken iş bulacak ve çoktan rayına sokmuş olacaktım hayatı ama olmadı tabii.

şimdi sigaranı bas tablana ve hayatına geri dön..