Sunday 24 January 2010

bütün bloglara bir şiir

lady lazarus by sylvia plath

i have done it again.
one year in every ten
i manage it--

a sort of walking miracle, my skin
bright as a nazi lampshade,
my right foot

a paperweight,
my face featureless, fine
jew linen.

peel off the napkin
o my enemy.
do i terrify?--

the nose, the eye pits, the full set of teeth?
the sour breath
will vanish in a day.

soon, soon the flesh
the grave cave ate will be
at home on me

and i a smiling woman.
i am only thirty.
and like the cat i have nine times to die.

this is number three.
what a trash
to annihilate each decade.

what a million filaments.
the peanut-crunching crowd
shoves in to see

them unwrap me hand and foot--
the big strip tease.
gentlemen, ladies

these are my hands
my knees.
i may be skin and bone,


nevertheless, i am the same, identical woman.
the first time it happened i was ten.
it was an accident.

the second time i meant
to last it out and not come back at all.
i rocked shut

as a seashell.
they had to call and call
and pick the worms off me like sticky pearls.

dying
is an art, like everything else.
i do it exceptionally well.

i do it so it feels like hell.
i do it so it feels real.
i guess you could say i've a call.

it's easy enough to do it in a cell.
it's easy enough to do it and stay put.
it's the theatrical

comeback in broad day
to the same place, the same face, the same brute
amused shout:

'a miracle!'
that knocks me out.
there is a charge

for the eyeing of my scars, there is a charge
for the hearing of my heart--
it really goes.

and there is a charge, a very large charge
for a word or a touch
or a bit of blood

or a piece of my hair or my clothes.

so, so, herr doktor.
so, herr enemy.

i am your opus,
i am your valuable,
the pure gold baby

that melts to a shriek.
i turn and burn.
do not think i underestimate your great concern.

ash, ash--
you poke and stir.
flesh, bone, there is nothing there--

a cake of soap,
a wedding ring,
a gold filling.

herr god, herr lucifer
beware
beware.

out of the ash
i rise with my red hair
and i eat men like air.

-------------------------------------

çevirisi(ekşisözlükten):

işte yine yaptım
her on yılda bir
böyle bir tane beceririm

bir tür ayaklı mucize, tenim
bir nazi lamba siperliği kadar parlak,
sağ ayağım

tüy kadar hafif
yüzüm ifadesiz, incecik
yahudi kumaşından.

çözün kundağı
ah, sevgili düşmanım.
korkutuyor muyum? -

burnu, göz bebekleri, 32 dişi yerli yerinde mi?
acı nefesi
ertesi gün yok olacak.

yakında, çok yakında
vahim bir öldür gücü
evimde, etimde olacak

ve ben işte gülümseyen bir kadın.
daha sadece otuzunda.
ve kedi gibi dokuz canlıyım.

bu üçüncü sefer.
ne lüzumsuzluk
on yılda bir imha.

bu ne çok iplik.
çekirdek yiyen kalabalik
itişir içeri görmek için

ellerimi ayaklarımı çözmelerini -
muhteşem soyunmalar.
baylar, bayanlar

bunlar ellerim benim,
bunlar dizlerim.
bir deri bir kemik olabilirim, farketmez,


ben de onlardandım, tek tip kadın işte
ilk seferinde on yaşındaydım.
kazaydı.

ikinci seferinde istedim
bitirip gitmeyi ve hiç daha dönmemeyi.
üst üstüme kapaklandım.

tıpkı bir midye gibi.
tekrar tekrar bağırmaları gerekti çağırmaları
ve üstümden ayıklamaları inci gibi parlak yapışkan solucanları

ölmek
bir sanattır, herşey gibi.
özellikle iyi yaparim.

bir ölürüm ki, cehennemden gelir gibi olurum.
bir ölürüm ki, adeta hakikaten olurum.
sanki gider gibi bir davete.

bunu yapmak çok kolay bir hücrede
ölmek ve kımıldamamak
ölüyü oynadığım tiyatroda sıranın gelmesi gibi

güneşli bir günde geri gel
aynı yere, aynı yüze, zalim
eğlenen çığırışlara:

'mucize!'
işte bu yere yıkar beni.
ama bir bedeli var.

yara izlerime bakmanın, bir bedeli var.
kalbimi dinlemenin ----
hakikaten çalışıyor.

bir bedeli var, çok büyük bir bedeli var.
bir sözün, veya bir dokunuşun.
ya da biraz kanımı akıtmanın.

bir tutam saçımın veya elbisemden bir parçanın.

eee, herr doktor.
eee, herr düşman.

sizin eserinizim ben,
paha biçilmez,
altın topu bebeğinizim

bir çığlığa eriyen
dönüyorum ve yanıyorum.
gösterdiğiniz alakaya aldırmadığımı sanmayın.

kül, kül -
külü eşele bak.
etten kemikten eser yok----

bir kalıp sabun
bir nişan yüzüğü
altın bir diş.

herr tanrı, herr şeytan
savulun
savulun.

küllerin arasından
doğrulurum kızıl saçlarımla
ve çıtır çıtır adam yerim.

No comments: