Friday 4 June 2010

"siyasal teoloji"yi ele aldığı kitabında schmitt, çağımızın siyasal kavramlarının aslında din kaynaklı kavramlar olduğunu yazıyor. egemenlik, itaat, bağlılık(sadakat), siyasatten biat etmek(political obligation), hak ya da kanun gibi kavramların sekülerleşmiş (ya da  sekülerleştirilmiş) dinsel kavramlar olduğunu belirtiyor. bu husus, tabii, özellikle egemenlik kavramı konusunda netlik arz ediyor. parlamenter demokrasilerde ulusa(ya da halka) atfedilen egemenlik herşeye kadir olan tanrı'nın egemenliğinin bir çeşit dünyevi kopyası şeklinde karşımıza çıkıyor. ulusun oyladığı ve onayladığı anayasalar ise tanrının kelamına tekabül ediyor. din kökenli kavramlar ile siyaset kavramları arasında bu tür analojileri çoğaltmak mümkün. schmitt'in siyasal tercihlerinin tümüyle karşısında olan c. offe de onun bu konudaki görüşünü benimseyerek modern siyaset teorisinin teolojik temeller üzerine kurulduğunu kabul ediyor ve örneğin, demokrasiye karşı beslediğimiz inancın da, gerçekte, hristiyan hristiyan teolojinin sekülerleşmiş bir versiyonu olduğunu söylüyor. bunun yanı sıra, din ile politika arasındaki bu sıkı bağın tabii sadece hristiyanlığa özgü olmadığını da ekliyor ve günümüzde "iktidarın demokratik meşruluğuna karşı çıkan tek alternatifin teokratik meşruluk" olduğunu yazıyor.

nur vergin - siyasetin sosyolojisi, sayfa 106, dipnot

yapıladuran doğu-batı kavgasını ve türkiye'nin hangisine ait olduğu sorunsalını, hatta ab bir hristiyanlar klübü mü sorusunu da cevaplayan bu dipnotun, benim "uygarlıklar çatışması" olarak nitelediğim hristiyan ve müslüman kültürün uzlaşamaması ve sıkışmışlığı durumunu gayet iyi açıkladığını düşünüyorum. siyaset geleneğinin ve meşruluk kanallarının farklı dinamiklerden ortaya çıktığını, işte tam da bu yüzden demokrasi, parlamento, seçme hakkı, liderlik gibi kavramların farklı algılandığını; bu bağlamda da türkiye'nin batı'ya mı, doğu'ya mı ait bir kültür olduğu sorusunun cevabının "daha çok doğu'ya" şeklinde olduğunu söylüyorum. işte bu yüzdendir ki türkiye batı'dan devşirme liberal demokrasi kavramlarını yaklaşık yüz yıldır hala tam olarak sindirememiştir.

1 comment:

outlaw said...

iki farklı "medeniyet"ten bahsedebileceğimiz büyüklükte bir fark olduğunu düşünmüyorum, ki varolan farkların da öncelikle dine dayandırılabileceği de bence altı doldurulmamış (doldurulamayacak) bir teori. ki insan genel olarak da herhangi bir konuda sırtını carl schmitt'e yaslarken dikkatli olmak durumunda, malum kendisi nasyonal sosyalizmin hem ideologuydu, hem de 3. reich'ın anayasasını yazan ekibin yöneticisiydi.